Jose Mourinho’nun hikayesi, adeta futbol sahasının ortasında başlamış bir destan. Futbol dünyasının bu efsanevi figürü, şimdi Fenerbahçe gömleğiyle Türkiye topraklarında.
Portekizli teknik direktör, yaklaşık 50 yıldır futbolla yatıp kalkıyor ve bu yarım asrı bulan kariyerine sayısız şampiyonluk, birçok hayal kırıklığı ve unutulmaz anılar sığdırmış durumda.
Futbol sahalarında bir kasırga gibi esen Mourinho’nun adı, sadece başarılarıyla değil, sivri dili ve tartışmalı tavırlarıyla da anılıyor. Mourinho, tıpkı keskin bir bıçak gibi, ya seviliyor ya da nefret ediliyor; arada kalmak mümkün değil.
Kariyeri Porto ile yükselişe geçen Mourinho, Chelsea ile zirveye çıktı. Chelsea’de bir dönem fırtınalar estiren Mourinho, ardından Inter’de inanılmazı başardı ve Real Madrid ile Avrupa futbolundaki hükümdarlığını ilan etti.
2014-2015 sezonunda Chelsea ile kazandığı Premier Lig şampiyonluğundan bu yana lig zaferine hasret kalan Mourinho, yine de adını unutulmazlar arasına yazdırmayı başardı.
Roma ve Manchester United ile Avrupa şampiyonlukları yaşasa da, ilk dönemindeki görkemli halinden uzak olduğu kesin. Ancak, dünya futbolunda ‘Özel Biri’ olarak tanınan Mourinho, kariyeri ve son dönemdeki performansıyla ülkemizde daha uzun süre konuşulmaya devam edecek.
Kısır tartışmalardan uzaklaşıp, futbol delisi bu adamın hikayesinin nasıl başladığına bakmak, onun ilham kaynağı sıradışı yaşamını daha iyi anlamamızı sağlayacak.
İşte karşınızda, futbol sahalarının asi çocuğu, Jose Mario dos Santos Mourinho Felix’in destansı hikayesi.
Başını toprağa sokan bir hayvan vardır… devekuşu. Kötü anlarda bunu yapamazsınız ve sadece daha iyi bir anın gelmesini ya da sorunların kendiliğinden çözülmesini beklersiniz. Ya da ayın değişmesini ve size daha iyi bir enerji vermesini bekleyemezsiniz. Hata yaparsınız, kötü bir andasınızdır, devekuşu olmak yok, başınızı kaldırın, sorunlarla yüzleşin, konuşun, çalışın. Benim için yol bu. – Jose Mourinho
BABADAN KALAN MİRAS…
Jose Manuel Mourinho Felix, Vitoria Setubal ve Belenenses’te başarılı bir kalecilik kariyerine imza atmış, hatta Portekiz Milli Takımı formasını gururla taşımıştı. Ancak bu başarılı kariyerin ardından, biraz çalkantılı bir teknik direktörlük yolculuğuna adım attı.
Mourinho Felix, 1970’lerin ortalarından 1990’ların ortalarına kadar çeşitli Portekiz kulüplerinde teknik direktörlük yaptı.
Ailesinin Noel kutlamaları sırasında yaşanan moral bozukluğunun ötesinde, düşüncesizce zamanlanmış görevden alınmasının, bugün hepimizin “Jose Mourinho” olarak tanıdığı oğlu Jose Mario dos Santos Mourinho Felix üzerinde nasıl bir etki yaratacağını bilemezdi.
HER ŞEYİ BAŞLATAN NOEL…
Jose Mourinho, babasının görevden alınışını hâlâ canlı bir şekilde hatırlıyor. Bu olay, aileye istenmeyen bir Noel hediyesi gibi gelmişti, ancak genç Mourinho’yu kendi antrenörlük kariyerinden vazgeçirmedi. Aksine, bu olay onun için bir motivasyon kaynağı oldu.
O günden sonra, Mourinho’nun aklında tek bir şey vardı: Babasının yaşadığı hayal kırıklıklarını yaşamamak ve futbol dünyasında kendi başarı hikayesini yazmak. Bu kararlılık, onu dünyanın en tanınmış ve başarılı antrenörlerinden biri haline getirdi.
Dokuz ya da 10 yaşındaydım ve babam Noel günü görevden alındı. Teknik direktördü, sonuçlar iyi değildi, 22 ya da 23 Aralık’ta bir maç kaybetmişti. Noel günü telefon çaldı ve öğle yemeğimizin ortasında görevden alındı.
GENÇ YAŞTA GÖZLEMCİLİK
Henüz onlu yaşlarının ortasındayken, Jose Mourinho, futbolculuk kariyeri hayalleri kurmasına rağmen, babası için düzenli olarak rakiplerin analiz raporlarını hazırlıyordu. Genç Mourinho’nun futbol tutkusunu ve analitik zekasını birleştirdiği bu görev, onun gelecekteki başarısının temelini attı.
ANTRENÖRLÜĞE GEÇİŞ
Mourinho, Portekiz’in ikinci liginde de olsa bir futbol kariyerine sahip oldu. Bir dönem Rio Ave’de babasının yönetimi altında oynadı.
Ancak oyuncu olarak eksikliklerinin farkındaydı ve antrenörlüğü gerçek mesleği olarak görerek 20’li yaşlarının başında bu alanda çalışmaya başladı. İngiltere ve İskoçya Futbol Federasyonları tarafından düzenlenen kurslara katılarak kendini geliştirdi.
Mourinho’nun Rio Ave macerasından kısa bir görüntüler:
Lizbon’da beden eğitimi öğretmeni olarak çalışmaya başladı. Bu dönemde edindiği pedagojik bilgiler ve gençlerle olan iletişimi, onun antrenörlük kariyerine büyük katkı sağladı.
MOURINHO’NUN ŞAMPİYONLUKLARI
Şampiyonlar Ligi (2): Porto (2003-2004), Inter (2009-2010)
UEFA Kupası/Avrupa Ligi (2): Porto (2002-2003), Manchester United (2016-2017)
Konferans Ligi (1): Roma (2021-22)
Premier Lig (3): Chelsea (2004-2005, 2005-2006, 2014-2015)
La Liga (1): Real Madrid (2011-2012)
Serie A (2): Inter (2008-2009, 2009-2010)
FA Cup (1): Chelsea (2006-2007)
İtalya Kpası (1): Inter Milan (2009-2010)
Lig Kupası (4): Chelsea (2004-2005, 2006-2007, 2014-2015), Manchester United (2016-2017)
İLK ANTRENÖRLÜK FIRSATI
Mourinho’nun antrenörlük yeteneği ilk kez Vitoria Setubal’da genç takım antrenörü olarak test edildi. Vitoria’nın genç oyuncularıyla çalışarak kazandığı deneyim, Mourinho’ya Estrela da Amadora’da yardımcı antrenör olma fırsatını getirdi.
Estrela, Lizbon’un kuzey batısında yer alan küçük bir kulüptü ve 2010 yılında mali zorluklara yenik düşerek kapandı. Ancak, en azından futbol dünyasının en büyük isimlerinden birinin antrenörlük kariyerinin şekillenmesinde önemli bir rol oynadıklarını söyleyebilirler.
BOBBY ROBSON DOKUNUŞU
1992 yılında, PSV ile arka arkaya gelen Eredivisie şampiyonluklarının ardından tecrübeli İngiliz menajer Bobby Robson, Sporting Lizbon’un başına geçti. Yeni menajerlerinin Portekizce bir içki bile sipariş edemediğini ve taktiksel bir plan aktarmakta zorlandığını fark eden Sporting yetkilileri, Mourinho’yu çevirmen olarak işe aldı.
Lizbon futbol camiasında halihazırda bir yer edinmiş ve akıcı İngilizcesiyle bilinen Mourinho, bu görev için mükemmel bir adaydı.
“EN İYİ RAPORLARI MOURINHO VERİYORDU”
Mourinho’nun rolü sadece çevirmenlikle sınırlı kalmadı; Robson, kısa süre sonra kendine güvenen yardımcısının futbol sahasındaki mekanikler hakkında derin bir anlayışa sahip olduğunu fark etti. İkili sık sık futbol hakkında uzun sohbetler ediyor, oyunun inceliklerini tartışıyordu.
Robson, Mourinho’yu bir danışma kurulu üyesi, bir sırdaş olarak kullanmaya başladı ve yaklaşan maçlara hazırlanmak için Portekizli’nin uzmanlığından yararlandı:
“Geri döndüğünde bana kesinlikle birinci sınıf bir dosya verirdi. Onlar aldığım her şey kadar iyiydi. Burada, 30’lu yaşlarının başında, hiç oyuncu ya da antrenör olmamış, bana şimdiye kadar aldığım her şeyden daha iyi raporlar veriyordu.”
ROBSON’LA PORTO’YA GEÇİŞ
Sporting CP’deki ilk sezonunda pek dikkat çekmeyen ama saygıdeğer bir üçüncülük elde eden Bobby Robson, Aralık 1993’te görevinden alındı. UEFA Kupası’nda Casino Salzburg karşısında alınan yenilgi, Robson’ın “serseri mayın” olarak tanımladığı kulüp başkanı Sousa Cintra’nın İngiliz menajeri kovmasına neden oldu. Kariyeri boyunca ilk kez görevden alınıyordu.
YENİ BAŞLANGIÇ: PORTO
Robson’a hemen rakip Porto’dan menajerlik teklifi geldi ve Ocak 1994’te Porto’nun başına geçti. Robson, tek başına bir girişimde bulunmak istemedi ve Mourinho’yu yardımcısı olarak yanına aldı.
Nasıl oynadığımız önemli değil. Eğer sizin bir Ferrari’niz varsa ve benim de küçük bir arabam varsa, sizi bir yarışta yenmek için tekerleğinizi kırmam ya da deponuza şeker koymam gerekir. – Jose Mourinho
Ayrıca geleceğin Chelsea menajeri Andre Villas-Boas’a da bir fırsat verdi. O zamanlar henüz 17 yaşında olan Villas-Boas, Porto’nun yeni patronuyla aynı apartmanda yaşıyordu ve Robson ona kulübün gözlem ekibine katılma şansı verdi.
(2003 yılında Denizlispor-Porto maçında, Jose Mourinho ve Rıza Çalımbay)
PORTO’DA ZİRVEYE
Robson ve Mourinho, 1993-94 sezonunda Johan Cruyff’un Barcelona’sı tarafından finalde elendikleri Şampiyonlar Ligi yarı finaline ulaşan Porto ile muazzam bir başarı yakaladılar.
1995 ve 1996 yıllarında Portekiz şampiyonluğunu kazandılar. Birlikte Ljubinko Drulovic, Domingos ve Rui Barros gibi yetenekli forvetlerden oluşan heyecan verici, hücumcu bir takım kurdular ve ince ayar yaptılar.
Bu dönemde Robson ve Mourinho’nun işbirliği, Portekiz futbolunda yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Robson’ın deneyimi ve Mourinho’nun genç enerjisi, Porto’yu sadece yerel ligde değil, Avrupa sahnesinde de başarılı kıldı. Porto’nun bu dönemdeki başarıları, Mourinho’nun gelecekteki parlak kariyerinin de temel taşlarını oluşturdu.
MOURINHO’DAN BOBBY ROBSON YORUMU
“Ona çok şey borçluyum” dedi. “O Portekiz’e geldiğinde futbolun içinde hiç kimse yoktu. Burada iki kulüpte çalışmamı sağladı ve beni dünyanın en büyük kulüplerinden birine götürdü. Çok farklıyız ama üst düzey bir antrenör olmanın ne demek olduğu fikrini ondan aldım.”
BARCELONA MACERASI
Bobby Robson, Porto’daki başarısının ardından Barcelona’da Johan Cruyff’tan görevi devralmak üzere atandı.
Hollandalı efsaneyi takip etmek kolay olmayacaktı; oyuncu olarak bir kulüp efsanesi olan Cruyff, teknik direktör olarak Barça’ya 1992’de ilk Avrupa Kupası’nı ve 1991’den 1994’e kadar art arda lig şampiyonlukları getirmişti. Robson, bu zorlu görevde yine Mourinho’yu yanına alacaktı.
KUPA GALİPLERİ KUPASI ZAFERİ
Tarih 14 Mayıs 1997, Rotterdam’daki Feyenoord Stadı: Barcelona ile Paris Saint-Germain arasında oynanan Kupa Galipleri Kupası finalinin 18. dakikasında Katalanlar penaltı kazandı.
Futbol duygulara ve zekaya dayalı bir oyundur. Herkes zeki olabilir, önemli olan karşınızdakinin aptal olduğunu düşünmemektir. – Jose Mourinho
Dünyanın en iyi oyuncusu olarak kabul edilen 20 yaşındaki Brezilyalı Ronaldo, Bruno N’Gotty tarafından ceza sahası içinde düşürüldükten sonra penaltı vuruşunu kendisi kullandı. Ronaldo, kendini toparladı, koştu ve Fransız kaleci Bernard Lama’nın sağına atlamasını bekleyerek topu doğrudan ağlara gönderdi.
Her iki takım da 90 dakika boyunca kaleyi yokladı; Luis Figo tek bir vuruşla hem üst direğe hem de direğe çarptı. Ancak Ronaldo’nun penaltısı Barça’ya galibiyeti getirmeye yeterli oldu.
GUARDIOLA İLE İLK TEMAS
Robson ve Mourinho sahadaki kutlamalara katıldı. Portekizli Mourinho, Barça’nın orta saha oyuncusu Pep Guardiola ile kucaklaşırken görüldü. İkili, futbola olan ortak beyinsel yaklaşımları sayesinde birbirlerinden hoşlanmaya başlamıştı. İki adamın kol kola görüntüsü, 13 yıl sonra yaşayacakları sert rekabete dair hiçbir işaret vermiyordu.
Bu zafer, Robson ve Mourinho’nun Barcelona’da geçirdiği dönemin unutulmaz anlarından biri olarak tarihe geçti. Robson’ın liderliği ve Mourinho’nun yenilikçi yaklaşımları, Barcelona’yı yeniden Avrupa’nın zirvesine taşıdı.
BARÇA’DA UNUTULMAZ SEZON
Kupa töreninin görüntülerinde, Bobby Robson kutlamaların arka planında yer alırken, Mourinho ise oyuncularla birlikte sahnenin ortasında bulunuyordu.
Bir sonraki ay, Barcelona, Kupa Galipleri Kupası ve İspanya Süper Kupası zaferlerine Copa del Rey’i de ekleyerek kupa üçlemesini tamamladı. Bu, Camp Nou’da sadece bir sezon görev yapan Robson’ın kulübün teknik direktörü olarak son maçı olacaktı.
Robson, genel menajerlik görevine getirilirken, A takım antrenörlüğü görevi Hollandalı Louis van Gaal’e verildi. Mourinho pozisyonunu korudu ve eski Ajax patronunun altında menajerlik stajına devam etti.
Etkisi ve katkısı önceki sezon boyunca artmaya devam etti. Katalonya’ya taşınmadan önce zaten akıcı bir şekilde İspanyolca konuşan Mourinho, Robson için çeviri ve tercümanlık görevlerini tekrar üstlendi ve hatta İngiliz’in ilk basın toplantılarından bazılarını tercüme etti.
Ancak menajerin talimatlarını oyunculara aktarmakla görevlendirildiğinde, takımın İngilizce konuşan üyeleri onun kendi taktik notlarını eklediğini ve patronundan daha fazla ayrıntıya girdiğini fark etti.
Baskı mı? Ne baskısı? Baskı, dünyadaki fakir insanların ailelerini doyurmaya çalışmasıdır. Futbolda baskı yoktur.” – Jose Mourinho
MOURINHO’NUN YÜKSELİŞİ
Guillem Balague, “Pep Guardiola: Kazanmanın Başka Bir Yolu” adlı kitabında, Mourinho ve Guardiola arasındaki rekabete adanmış bir bölümde, “Menajer yavaş yavaş astına takımın günlük işleyişinde daha fazla söz hakkı verdi” diyor.
Kulüp tarafından önerilen asistan Jose Ramon Alexanko bile otoritesini ve antrenmanlara katılımını genç Portekizliyle paylaşmak zorunda kaldı.
VAN GAAL İLE YENİ DÖNEM
Louis van Gaal’in ilk iki sezonunda, Barcelona arka arkaya LaLiga şampiyonluğu kazandı. Hollandalı teknik direktör, Mourinho üzerinde selefi Bobby Robson’a benzer bir etki yarattı.
Katı, titiz ve kontrole çok önem veren Van Gaal, belki de genç yardımcısında kendinden çok şey görüyordu.
Yıllar sonra Van Gaal, Mourinho’yu cesurca şu sözlerle tanımladı:
Otoriteye pek saygı duymayan kibirli bir genç adamdı ama bu yönünü seviyordum. İtaatkâr değildi. Hatalı olduğumda benimle çelişirdi. Sonunda onun söyleyeceklerini duymak istedim ve onu diğer yardımcılardan daha çok dinlemeye başladım.
BAŞARI VE HAYAL KIRIKLIĞI
Ligdeki başarılarına rağmen, Louis van Gaal’in Barcelona’sı, kulübün yüzüncü yılını ikinci bir Avrupa Kupası ile taçlandıramadığı için 2000 yılında görevden alındı.
Katalanlar, 100. yıllarında Avrupa şampiyonu olmayı ve finalin kendi stadyumlarında yapılmasını kaderleri olarak görmüşlerdi. Ancak, grup aşamasında elenerek finalistler Manchester United ve Bayern Münih’in gerisinde kaldılar.
Bu dönemde, Mourinho’nun Van Gaal ile olan ilişkisi, onun antrenörlük kariyerine yeni bir boyut kazandırdı. Van Gaal’in disiplinli ve detaycı yaklaşımı, Mourinho’nun taktiksel zekasıyla birleşerek Barcelona’ya unutulmaz sezonlar yaşattı. Yine de, yüzüncü yıl hayal kırıklığı, bu dönemin sona ermesine neden oldu.
Mourinho, bu süreçte kazandığı deneyimlerle ve Van Gaal’den öğrendikleriyle gelecekteki başarılarının temellerini attı. Barcelona’daki bu dönem, onu sadece bir yardımcı antrenör olarak değil, geleceğin büyük bir menajeri olarak da şekillendirdi.
‘TERCÜMAN’ DİYE ANILMAKTAN BIKTI
Jose Mourinho, Barcelona ile yollarını ayırma noktasına geldiğinde, belki de kulüp başkanı Josep Lluis Nunez’in onu sürekli olarak “tercüman” olarak adlandırmasından bıkmıştı.
Bu lakap, Katalan basını tarafından da benimsenmişti. Artık çıraklık döneminin sona erdiğine inanan Portekizli, başrol oyuncusu olma zamanının geldiğini düşünüyordu. Yöneticilik kariyerine adım atmanın zamanı gelmişti.
Benfica, Avrupa futbolunun en büyük isimlerinden biriydi ve Bela Guttmann yönetiminde iki kez Avrupa Kupası kazanmıştı:
Van Gaal’le Portekiz’e dönüp Benfica’da yardımcı olmak hakkında konuştuğumda bana şöyle dedi: ‘Hayır, gitme. Benfica’ya söyle, eğer A takım antrenörü istiyorlarsa gideceksin; asistan istiyorlarsa kalacaksın’ dedi. – Jose Mourinho
BENFICA’DA KISA SÜREN MACERA
Benfica, Eylül 2000’de Alman teknik direktör Jupp Heynckes’i görevden aldığında, Mourinho onun yerine atandı. Ancak bu, kısa ömürlü bir teknik direktörlük deneyimi olacaktı.
Mourinho, en başından itibaren yönetim kuruluyla anlaşmazlığa düştü; yetkililerin önerdiği gibi Portekiz 21 yaş altı antrenörü Jesualdo Ferreira’yı yardımcısı yapmayı reddetti ve onun yerine yedek kulübesinde yanında oturması için Benfica’nın eski savunma oyuncusu Carlos Mozer’i seçti.
(Mourinho’nun Benfica’daki kadrosunda, Pierre van Hooijdonk, Robert Enke ve stoper Ronaldo gibi isimler yer alıyordu.)
BOBBY ROBSON’I REDDETTİ
Yeni görevine başladıktan birkaç hafta sonra Mourinho, eski akıl hocası Bobby Robson ile temasa geçti. Robson, Newcastle United’ın menajerlik görevini yeni kabul etmişti ve Jose’nin yardımcısı olmasını istiyordu.
Grubu tekrar bir araya getirmeye o kadar hevesliydi ki, iki yıl sonra kenara çekileceğini ve Mourinho’nun görevi devralmasına izin vereceğini bile söyledi. Ancak Mourinho, eski patronuyla yeniden bir araya gelme isteğine direndi.
Artık 60’lı yaşlarında olan deneyimli İngiliz’in, çocukken desteklediği kulübün dizginlerini bırakmakta zorlanacağını düşündü. Bunun yerine, Mourinho plana sadık kalmaya ve anavatanında kendi yolunu çizmeye karar verdi.
BENFICA’YA SADAKAT TESTİ
Pişmanlık duyan biri gibi görünmese de, Mourinho’nun Benfica’dan sadece dokuz maç sonra ayrılmaya karar verdiğinde, Robson’ın teklifini kabul etmiş olmayı dilemiş olabileceği düşünülebilir.
Sonuçlar iyiydi, ancak başkan değişikliği, Mourinho’nun pozisyonunun zayıfladığını hissetmesine neden oldu. Derbi zaferinin ardından yeni başkan Manuel Vilarinho ile görüşmeye gitti ve sözleşmesinin iyileştirilmesini talep etti. Bu, bir sadakat testiydi. Başkan reddetti ve Mourinho oracıkta istifa etti.
LEIRIA’DA YENİDEN DOĞUŞ
Nisan 2001’de, ligin bitimine yedi maç kala Uniao de Leiria’nın başına geçti ve sezonu kulüp rekoru olan beşincilikle bitirdi.
Leiria her zaman orta sıralarda yer alan bir kulüptü ama Mourinho’nun etkisiyle kısa sürede kendilerini Primeira Liga’nın daha yüce zirvelerinde buldular. İnatçı ve agresif genç teknik direktörleri, takımı iyi eğitimli, kararlı, organize ve yenilmesi zor bir ekibe dönüştürdü.
Bu özellikler artık Mourinho ile eşanlamlı hale gelmişti. Adamlarına statükoyu altüst ettirdi ve yerleşik elitlerin tüylerini diken diken etti. Ocak ayının sonunda, takımın başındaki ilk sezonunda Leiria, Porto ve Benfica’nın üzerinde üçüncü sırada yer alıyordu.
SPECIAL ONE İPLERİ ELİNE ALDI
Portekiz menajerliğinin yükselen yıldızı olan Mourinho, henüz 39 yaşında, Leiria’yı orta sıralarda yer alan bir takımdan itibarı olmayan cesur bir ekibe dönüştürmesiyle dikkat çekti.
Çok geçmeden Porto, eski çalışanı hakkında araştırma yapmaya başlayacak ve Avrupa futbolu bir daha asla eskisi gibi olmayacaktı. Çünkü ‘Special One’ın doğuşu, engellenememişti…
Kaynaklar: The Times, Football Times, The Athletic.
GÜNDEM
15 Ekim 2024SPOR
15 Ekim 2024GÜNDEM
15 Ekim 2024SPOR
15 Ekim 2024SPOR
15 Ekim 2024GÜNDEM
15 Ekim 2024GÜNDEM
15 Ekim 2024